18 Ağustos 2008 Pazartesi

sen de yap

vücudumuzu tanıyalım...
Sen de yap..

Benim yaptığıma bak sen de aynısını yap ve benimle senin aranda oluşsun bir köprü… sonra genişlesin bu köprünün vardığı yol.. yolda karşılaş diğerleriyle ve her bir karşılaşma büyütsün seni de .. her karşılaşmada büyüt onları…

Karşılıklı oturuyoruz.. ismi değişen yüzü değişen renklerle.. bunu defalarca yaptım sanırım.. defalarca karşılarına oturdum ve bana bakmalarını istedim.. benim baktığım yerde olmalarını başka bir deyimle.. sanırım en sevdiğim aşamaydı aramızdaki.. her biriyle ayrı ayrı.. ama önce bu karşı karşıya gelmeyi sağlamaktı amaç.. bazen uzun sürdü bazen kısa.. bazen mor ile yaşadığımız gibi dolambaçlı yollardan geldik karşı karşıya.. bazen geliş nedenleri hiç ben olamadım.. sürdü bir araç olarak karşısındaki duruşlarım…

Gel… ne olursan ol gel demeyi başardığımızda koşarak geliyorlar belki…
Şimdi otur öyleyse ve bana bak.. bana bak ve sen de yap…

Kendinin ve diğerinin ayrımını yapmak için önce bedenimizin kapladığı alanı, uzuvlarımızın her hareketteki savruluşunu fark etmeye ihtiyacımız var.. benim bedenim ile öteki arasındaki sınırı çizmeye… renkler öyle karışıyorlar ki çoğu zaman ben nerde başlıyorum nerde bitiyorum bulmak da güçlük çekiyorum-z…

Vücut parçalarına dokunma , vücut parçalarını gösterme ; yaşamın ilk yıllarından itibaren en yakın keşif alanı olan bedenden başlamak işe…

Karşılıklı oturuyoruz.. belki de ayakta olmayı seçmek gerek.. bunu renk belirliyor.. ortada kabul ettiğimizden burundan başlamak işe çoğu zaman doğru bir başlangıç noktası gibi duruyor.. ancak yine de rengin orta noktasını bulmak gerek..
Tek bir parçaya dokunmak.. burnuna dokun diyorum ve her defasında kendi burnuma dokunuyorum… onun da elini kaldırıp bu kısa görünen mesafeyi aşmasını beklemek kolay görünebiliyor bana/sana.. ya ona? Dünyaya geldiğimden beri maksatlı ya da maksatsız kaç kez burnuma dokunmuş olduğumu tahmin bile edemiyorum.. burnuna dokun hadi bak ne kadar kolay elini kaldır ve yüzünün tam ortasındaki çıkıntının üstüne koy benim gibi.. ama bunu neden yapmalısın ki durup dururken.. bu nedensizliği ortadan kaldırmak işi kolaylaştırabilir.. bu nedenle bir parça sevdiği yiyecek , oyuncak yolun sonundan göz kırpıyor.. bu da harekete geçirmezse onu benim elimle birlikte çıkıyor bu yolculuğa.. ve sanki bu yolu tek başına aşmış gibi tek başına ulaşıyor yiyeceğe /oyuncağa.. ya da güzel bulmasını umduğum bir takdir sözcüğüne/ alkışa.. bunu defalarca tekrarlıyoruz ta ki yolu tek başına gitmeye karar verinceye dek.. burnuna dokun ve burnuma dokunuyorum.. o da yaptığımı yapıyor.. burnuna dokun ve ben hareketsizliğimi korurken o dokunuyor..

Ve diğerleri de ekleniyor burnun yanına.. bak bunlar senin gözlerin, başın, kulakların,ağzın, bacakların, ellerin, ayakların , dişlerin ve dilin… birlikte keşfettik artık tanıdık… şimdi bunlarla güldüğünü, ağladığını, saç çektiğini, kulak verdiğini, gördüğünü… bilmeliyiz..

* vücut parçalarına dokunma taklit çalışması olarak başlar; ancak ardından alıcı dili geliştirme amaçlı yönergeye uygun davranma, vücut parçalarına ayırt etmeye yönelik aktiviteye dönüşür..
aktivite başlangıcında kaç vücut parçası ile başlanacağına , yeni bir vücut parçasının ne zaman ekleneceğine çocuğa göre karar vermek önemlidir.. yine aktivitenin gerçekleştirme biçimine de aynı şekilde karar vermek gerekir.. Sadece sözcükleri kullanmak ya da renkli etiketleri vücut parçasına yapıştırma/ başına konulan bir nesneyi alma ( başına en sevdiği renkli topu iliştiriyorum-başına dokun- topu almak için eli saçına değdiği her an başına dokunduğunu söylüyorum) / vücut parçasını boyama gibi eğlenceli bir form tasarlanabilir..

Hiç yorum yok: