18 Ağustos 2008 Pazartesi

kırmızı




19 Nisan 2004 02:08
İnsan karşısında duranın bir süre sonra kendisini dönüştürmeye başlayabileceğini tahmin eder ya da umabilir .. biz ise böyle başlamadık ilişkimize .. eşit koşullarda hatta eşit dünyalarda yaşamıyorduk.. rollerimiz belirlenmişti ilişki içindeki ben öğreteni oynayacaktım o ise öğreneni.. ve neyi ne kadar öğrenmek isteyeceği ile belki de hiç ilgilenmeyecektim…ve dönüşmesi için olacaktı bütün çabam , olmalıydı … benim-bizim için anlamlı olan her şeyi bir an önce bellemeli ve yaşamını gözden geçirmeliydi, ilişki kurmalıydı bizim dünyamızı saran ve çoğu zaman çoğumuzu sıkan ilişkilerden onun da bir iki tane olmalıydı….oysa onun benden öğreneceğinden çok benim ondan öğreneceklerim vardı…ve o benim dünyama gelmek isteyebilirdi ama benim onun dünyasına sığınmaya daha çok ihtiyacım vardı sanki…. Belki o bunu benden daha önce hissetti ve gülümseyerek davet etti beni.. gülümsemesi, her şeyi anlıyorum ama seslendirmiyorum bakışı… şu an onunla geçirdiğim her dakika beni inanılmaz heyecanlandırıyor .. onunla zaman geçireceğim düşüncesi bile… ve onunla her birlikte oluşumuzda o sınıf mekanın geri kalanından ayrılan hiçbir yere ve zamana ait olmayan bir mekana dönüşüyor sanki… o her gülümsediğinde ben sesimin değiştiğini , uzun zamandır hayatımda eksik olan coşku ve huzurun beni sardığını fark ediyorum… zaman zaman kendimi onun benimle konuşmasını beklerken buluyorum..sanki şimdi ağzını açacak ve hayalimdeki sesiyle bana bir şeyler mırıldanacak gibi… bunu yapmış gibi yüreğim çarpmaya başlıyor ve sanki sesi o an kulağıma ulaşsa gözlerimden akacak yaşa engel olamayacağım gibi bir ürperti sarıyor içimi.. o anlarda böyle bir beklentiyle ona bakıyor olmanın utancı altında eziliyorum galiba… ve gözlerine baktığımda ben seninle konuşuyorum dediğini görüyorum… biliyorum belki de tüm bunlar benim yanılsamalarımdan ibaret… ama böyle yanılsamalarım,inançlarım olmasaydı belki de birbirimizi gerçekten hiç anlayamazdık… daha gerçekçi bir tanımla ben bu işi böyle severek sürdüremez, varoluşumun asıl mekanı olarak ilan edemezdim…
ve şimdi saatlerdir oturmuş onunla geçirdiğim her anı ölçeklere bölüyorum, dakikalarımızın anlamlarını ölçek maddelerinde arıyorum… ama diyorum ya “mutluyuz biz!” ve yazdığım her satır bana yaşantı-mı-zı anlamsızlaştırdığımı ve biraz da yaşantımı(ma)za ihanetimi hissettiriyor… işte Kırmızı'm bizim dünyamızın buyrukları da böyle…..

Hiç yorum yok: