18 Ağustos 2008 Pazartesi

hayat rehberi




9 Ekim 2005


Yeşil'i tanıdığımda; daha önce çok iç içe olduğum bir dünyanın uzağına düşmüş olduğum günlerdeydim..doğduğum ve büyüdüğüm kent bir yabancıydı ve ben bu kente uyum sağlamayı başaramıyordum.. hala da tam anlamıyla başardığımı söyleyemiyorum kendime.. ama o günlerde bu yabancılık duygusu daha yoğun ve daha rahatsız ediciydi.. ve Yeşil .. o gün ilk derste ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum.. genel olarak ilk derse hazırlıksız yakalanmayı severim.. çocukların ilk görüşme formlarını okumuş olsam da her şeyi unutarak derse başlamayı.. o günde sanırım öyleydi.. ama ders çıkışını belki de hiç unutamayacağım. Yeşil için şöyle bir tümce kurmuştum “bu yeni çocuk var ya acayip bir çocuk” ard arda bu acayip kelimesini tekrarladığımı ve zihnimde başka hiçbir sözcüğün bunu karşılamadığını hala çok iyi anımsıyorum ve hissediyorum.. elbette şu an acayiplikten çok sıyrılmış bir durumda.. çok tanıdık, çok fazla istek ve bağlılık barındıran bir halde yer alıyor.. ama hala Yeşil'in çok farklı olduğunu , hala çok soru sormama neden olacağını biliyorum.. Yeşil'le tanıştığımda belki de sanıyordum ki artık beni şaşırtacak hiçbir çocuk olmayacak.. bu alana dair bağlılığımı tüketen bir evreye girmiştim sanki.. ki bu alan sürprizlere gebe olmasıyla beni kendine bağlarkan – bir anlamda- sanki artık sürpriz bir yaşantı kalmamıştı.. artık öngörülerim fazla güçlenmişti.. ve Yeşil'le tanıştım.. bana başka bir dünyanın kapılarını işaret eden o acayip çocukla…
Yeşil .. sanırım kendimi kültür emperyalizmiyle uğraşırken bulmama başka bir çocuk neden olamazdı… farklı bir kültür farklı bir birey… ve içimde onun ihtiyaçlarına karşılık vermeyen bu dünyaya dair rehberlik yapma isteği.. ve tüm bunlara rağmen önümdeki birkaç günü onun bizim kültürümüze uymayan yönlerini açıklamak için debelenerek geçireceğim… evet itiraf etmeliyim ki iyi kaçtım.. ser verdim sır vermedim bile diyebilirim.. “evet evet bir sistem hatası varsa ona neden olan benim bile” , dedim.. hem de Yeşil'le hayatlarını geçirecek ,Yeşil'e hayat veren insanların karşısında… “bu kurumsal bir sorun değil.. bu sorun sadece benim ve Yeşil'in yaşantısına “benim verdiğim değerle ilgili” .. evet biliyordum bu sözleri ederken ne kadar anlamsız algılanabileceğini.. ya da ne kadar anlam ifade edemeyeceklerini.. ama Yeşil vardı.. ve ben vardım.. ve bizim bir yaşantımız vardı.. Yeşil ne derse ya da ne diyemezse biliyor ve hissediyordum ki o an’lar önemliydi.. biz o an’larda vardık..ben onun sylviaturtasi'ydim ve o benim Yeşil'im.. biz arkadaştık.. hep olmasını dilediğimiz düzlemde.. o bana burnumun büyük olduğunu söyleyebilirdi ben ona hayatın onun istediği şekilde gidemeyeceğini.. ve ne kötü ki ben ona hep daha acıtıcı şeyler söylerdim daha gerçek.. ve o yine anlamazdı.. tüm bu dünyanın diğer gerçeklerini anlaması zor olduğu gibi…hangisi daha iyiydi hiç bilemedim.. ve hiç bilemeyeceğim… ama şunu bilmeye çalışıyorum ;Yeşil kendi ihtiyaçlarının diğerlerine ihtiyaçlarına denk düştüğü bir dünyada yaşasaydı tüm bunları sorgulamayacaktık.. bu yüzden belki de sadece bu yüzden şimdi bizim egemen olduğumuz bir kültürde Yeşil’ in kişisel ihtiyaçlarını ve tercihlerini en iyi koşullarda yaşayabilmesi için bir parça da olsa katkı olmak dileğim.. evet tek bu ve başka bir şey yok.. hayat rehberi koydum hatta kendi adımı.. keşke Yeşil'in hep yanında olabilsem ve hayat rehberi olabilsem………….

* Yeşil'in en sevdiği renk yeşildir ama koyusu....

Hiç yorum yok: