18 Ağustos 2008 Pazartesi

mor



Mor, henüz 21 aylık bir bebek.. kıvır kıvır saçlarıyla ağlayan gözlerle bakıyor bana… bugüne dek 15 kez karşılaştık.. ancak bu 15 defa bir araya gelişimiz ve beraber geçirdiğimiz bir saatten sadece ben bir birliktelik yaratabildim.. o halen benden daha uzun zamandır tanıdığı ebeveynlerinden birinin eşliğinde yanımda olmayı kabul ediyor.. aynı odanın havasını teneffüs etmeye başlamamızdan sonra ikimizin yalnız kalmasına ikna oluyor.. yine de sık sık dışarı çıkmak için kapıya yöneliyor, ne gel demem ne otur demem hiçbir anlam ifade etmiyor.. kendi başına buyruk halde istediği oyuncağı seçiyor, ne ile nasıl ve ne kadar süre oynayacağına müdahale etmem mümkün değil…

bir aradalığımızı güçlendirmek için bir şeyler yapmalıyım.. işbirliğini kurmak ve hızlandırmak için basit komutlara uyumunu artırmalı.. dört komut seçiyorum Mor’la gerçekleştirmek üzere… “Gel-otur-alkış ve bay bay” sadece bu dördü.. kısacık görünmelerine rağmen uzun bir başlangıç olduklarını düşünüyorum…

Mor "alkışlamayı ve el sallamayı" motor anlamda yapabiliyor.. dört komuttan ikisini oluşturma nedenleri bu oluyor.. ayrıca Mor alkışlanmayı seviyor.. ne zaman onu alkışlasam bana bakıyor heyecanla…

Mor yiyecekleri çiğnemiyor. Yemesi için her şey püre şeklini alıyor… bu yüzden yiyecekleri yardımıma çağırmam sözkonusu değil… ama hoşlandığı ve hoşlanmadığı durumları görebilmeyi başarırsam işe yarayabilirler…

Gel dediğimde uyum sağlaması için müzik aletlerini kullanıyorum. Müzik aletlerini seviyor.. herhangi bir melodik ses duyduğunda ilgiyle yöneliyor; o da aynı sesi çıkarmak için alete uzanıyor.. bu nedenle ona her gel dediğimde marakası da sallıyorum..biliyorum benim gel’imden daha ilgi çekici.. Mor geliyor, marakası veriyorum.. keyifle sallıyor.. yavaş yavaş marakastan etkin hale gelmeli çağırmalarım.. her gel deyişime marakas sesini eklemeyi azaltıyorum . ama hala geldiğinde marakası alıyor eline.. ve zaman içinde marakas ödülü de zayıflıyor..

Mor ayakkabılarının cırt bantlarını açıp kapatıyor.. ayakkabılarından hoşlanıyor olabilir mi bilmiyorum… ayakkabılarını çıkarmayı deniyorum.. Mor bundan hiç hoşlanmıyor, tekrar giymeye çalışıyor ayakkabıları.. bir ipin ucunu tuttuğumu hissediyorum.. artık gel dediğimde yanımda duran bir Mor var.. yanıma geldiğinde ayakkabılarını çıkarıyorum.. o tekrar eski yerini almasını istiyor ayakkabılarının… otur giydireyim diyorum Mor’a..sanki ben değilmişim gibi çıkaran.. Mor sandalyeye oturuyor; o hazine değerindeki ayakkabıları tekrar olması gereken yerde görmek için.. elbette başlangıçta otur dediğimde ne istediğimi anlaması için hareketi gerçekleştirmesini ben sağlıyorum ama sonra yardımsız gerçekleştirmeye başlıyor.. sadece otur demek kafi artık.. ve oturduğumuza göre karşılıklı ikimizin de keyif alabileceği iki şey daha yapabiliriz; alkışlamak ve el sallamak…ve bunlar Mor’u ayakkabılarına götürebilir.. Mor’dan alkış yapmasını istiyor , alkışladığında ayakkabısının tekini giydiriyorum.. sonra elini sallamasını istiyorum, bunu yaptığında diğer tekini kazanıyor ayakkabısının…

Artık Mor’u kısa süreliğine olsa da ayakkabılarından mahrum etmeme gerek yok.. ama o iki küçük ayakkabıya teşekkürüm çok…

Şimdi Mor’la beraberiz sanırım.. beni görür görmez küçücük elini elime uzatıyor coşkuyla gidiyoruz tek başımıza kalabileceğimiz bir saate.. onun her gün biraz daha büyüdüğünü görmek içimi ısıtıyor..

Hiç yorum yok: