20 Ağustos 2008 Çarşamba

kahverengi sincap



Dil-iletişim güçlükleri olan çocukların iletişim nedenlerini ve biçimlerini geliştirirken çocuğun liderliğini takip etmek önemli bir kuraldır. Çocuğun liderliğini takip ederken; onun ilgisini göz önünde bulundurmak, katılmak ve sizin yaptığınız etkinliğe onu dahil etmek ilk basamak olarak düşünülebilir.

Katılmak, çocuk ne yapıyorsa onu yapmak demektir. Çocuğun ilgisini göz önünde bulundurmak demek, çocuk bir şeyle ilgilendiğinde sizin de onunla ilgilenmeniz demektir.

Aşağıda; özel eğitime yeni başlayan Kahverengi’ nin ilgilerinin ortak ilgiye dönüştürülerek eğitimciyi kabul etmesi, güven duyması ve aralarındaki etkileşimin geliştirilmesinin uygulama süreci aktarılmıştır.


Kahverengi 2,5 yaşında, otistik özellikler taşıyan bir kız çocuğu. Öncelikle kalemler olmak üzere her tür uzun nesneye (çubuk kraker, ip, çubuklar, ..) karşı ilgisi var. Bu nesneleri genel olarak sadece elinde tutuyor. Bazen de iki uzun nesneyi yan yana getirerek gözlerinin önünde tutuyor. Ona başka nesneler ya da karşılıklı oynanabilecek oyunlar sunulduğunda ilgilenmeyeceğini, zorlandığında sızlanacağını ve çekip gideceğini biliyorum. Bu nedenle ilk adımımız kalemlerden başlamak zorunda.

Kahverengi ; ortamda kalemlerin yerlerini kısa sürede belirliyor ve tüm kalemleri alıp, içinden iki tanesini seçiyor. Bu iki kalemi elinde tutarken diğerlerinin de yakınında olmasını istiyor , kalemleri aldığında onun karşısına oturuyorum. Bu ilk başta onu biraz tedirgin ediyor. Ona müdahale edeceğim, kalemleri ondan alacağım endişesi taşıyor olabilir. O seçtiği kalemleri elinde tutuyor, sonra onları bırakıp yenilerini seçiyor , kalemleri elinde tutarken ben de ortadaki kalemlerden ikisini elime alıyor, onları birbirine vurarak ses çıkarıyorum. Kahverengi, bana baktığında iki kalemi de göz hizama getirerek ona bakıyorum. Kahverengi ,uzanarak bendeki kalemleri alıyor. Yeniden ortadaki kalemlerden iki tanesini seçiyorum. Yine onları birbirine vurarak ses çıkarıyor Kahverengi’nin ilgisini çekmeye çalışıyorum. Bu iki kalemi de benden alıyor. Bu şekilde defalarca "kalemi elimden al" oyunu oynuyoruz. Sanırım yaklaşık 15 dakika sürüyor . Kahverengi’ nin ilgisi dağılıyor . Bu sırada uçları sivri olan kalemlerin uçlarını ısırdığını ya da yemeye çalıştığını görüyorum. Yaptığım tek ona fark ettirmeden kalemlerin uçlarını kırmak ve bu şekilde kalem uçlarını yemesine engel olmak.

Kahverengi’ nin karşısında oturmaya devam ediyorum. Hala aramızda bir sürü kalem var. Kahverengi elinde kalemleriyle duruyor öylece. Elime iki kova alıyorum. Kalemlerden birini kovanın içine atıyorum. Kahverengi hemen kalemi geri çıkarıyor. Başka bir kalemi atıyorum kovanın içine o da yeniden dışarı. Bu üç dört kez tekrarlanıyor. Sonra kendi elindeki kalemlere dönüyor Kahverengi.

Yerdeki kalemleri tek tek kovanın içine atıyorum. Biraz yukarıdan bırakarak kovaya düşüşlerinin ses çıkarmasını sağlıyorum ki Kahverengi’nin dikkatini çeksinler yeniden. Kahverengi bakmıyor. Tüm kalemleri kovaya koyduktan sonra bu defa boş kovayı da elime alıp bir kovadan diğerine kalemleri boşaltmaya başlıyorum. Boşaltırken arada bir iki kalemin yere düşmesini sağlayacak sakarlıkta yapıyorum bu eylemi. Düşen kalemleri hemen eline alıyor Kahverengi.
Sanırım 40 dakika sürüyor ilk birlikteliğimiz.

40 dakikanın sonunda tekrar tüm kalemleri kovaya koyuyorum tek tek.. bu defa kovadan kovaya boşaltmadan oyun bitti diyorum . Kahverengi elinde iki kalem benimle beraber odadan çıkıyor.

Bir sonraki buluşmamızda Kahverengi yeniden kalemleri ilk gördüğü odaya yöneliyor. Bir kutu kalemi alıp ortaya döküyor ve içinden yeniden iki tane seçiyor. Başlangıçta iki kalemi alıp birbirine vurarak ses çıkarma; Kahverengi’nin elimden almasına yol açma, kalemleri kovaya doldurma, kovadan kovaya boşaltma oyunlarını tekrarlıyorum. Ardından bir kağıt koyup masaya; iki keçeli kalemi aynı anda kullanarak çizgiler, semboller yapıyorum kağıda... Kahverengi’nin dikkatini çekiyor ve masaya yöneliyor. Elimdeki kalemleri alıp kapaklarını kapatmaya çalışıyor. Başka kalemler çıkarıyor, onlarla devam ediyorum. Onları da elimden alıp kapaklarını kapatıyor. İki kalem daha alıyorum elime ama bunlarla çizmiyor, sadece kapaklarını açıp Kahverengi’ye uzatıyorum. O da kapaklarını kapatıyor. Sonra bir başka kalem; kapağını aç, kapağını kapa. Bu oyun sürerken masaya dikkat bilyesini (eğimli yollar ve bu yollarda kayarak gidebilen geometrik şekillerden oluşuyor) koyuyorum. Kırmızı daireyi alıp yola koyuyorum ve kaymaya başlıyor.. Kahverengi’nin dikkati hemen bu dönerek inen şekle kayıyor. Kırmızı daire yolun sonuna geldiğinde bi kaç saniye bekliyorum belki Kahverengi elini uzatır diye.. Durup bekliyor o da.. yeniden kırmızı daireyi koyuyorum yola. Bakıyor, gülümsüyor. Kırmızı daire yolun sonunda bu defa ben başka bir şekil alıyorum elime. Onu yolun başına bıraktığımda Kahverengi de kırmızı daireyi alıyor ve yola koymaya çalışıyor. Yola koymayı başarması için hafifçe elini tutuyorum, itiraz etmiyor. Yolun sonuna bir kova yerleştiriyorum. Şekiller bu kovanın içine düşmeye başlıyor. Kahverengi kovanın içine düşen şekli alıp yola koymaya çalışıyor. İki-üç dakika bu şekilde oynadıktan sonra yeniden kalemlere dönüyor Kahverengi Ben de birkaç kez daha şekilleri yuvarlıyorum yolda –belki geri döner diye- sonra onun yanına dönüyorum. Tekrar kalemleri göz hizamda tutarak birbirine vurarak ses çıkarıyorum . Kahverengi bakıyor ama bu defa elimdeki kalemleri almaya yönelmiyor. İkimizin arasına bir metalafon koyuyorum. Kalemlerle ona vurmaya başlıyorum. Kahverengi elimdeki kalemlere yöneliyor. Onları alıyor, metalafonu ters çeviriyor. Ben de tekrar eski haline getiriyorum ooooo diyerek, o; yeniden ters çeviriyor.. ben tekrar düz.. bi daha bi daha. Sonunda sıkılıyor ve kalkmaya karar veriyor. Ellerini yere dayayıp ellerinden aldığı destekle ayağa kalkmaya çalışacak. Bu nedenle hafifçe yana döndürüyor bedenini. O yana döndüğü yani metalafonun görüş alanından çıktığı anda metalafonu çalıyorum. Aniden dönüyor bana doğru. Ama şimdi çalan bir şey yok. Yeniden dönmeye kalkıyor hemen çalıyorum. Tekrar sese dönüyor. Duruyorum. Dönüyor, çalıyorum. Bakıyor, duruyorum. Bunun bir oyun olduğunu fark ediyor. Dönüp bakarak ve gülerek oyunu sürdürüyor.

O sıkılmadan oyuna yeni bir öğe eklemeli, metalafonun çubuklarını görebileceği şekilde elimde tutuyorum bu defa bana baktığında. Eline alıyor çubukları, ağzına sokuyor. Ona kalem uzatıyor, çubukları ondan alıyorum. Tekrar çubuklarla metalafon çalıyorum. O da tekrar çubuklara yöneliyor ama yeniden ağzına sokuyor çubukları. Bir süre sonra çubukları da atıp elinden yeniden kalemlerin olduğu yere dönüyor. Ben de yakınlarına. İki kalemi alıp birbirine vurarak ses çıkarma, Kahverengi’nin elimden almasına yol açma, kalemleri kovaya doldurma, kovadan kovaya boşaltma oyunlarını tekrarlıyoruz. Sonra kalemleri yeniden kovaya dolduruyorum, Kahverengi’nin elindeki iki kalemi benim ellerimin yardımıyla da olsa kovaya koymasını sağladıktan sonra oyun bitti, diyorum. Biraz sızlanarak da olsa odadan kalemsiz çıkıyoruz.


Üçüncü buluşmamız. Artık elimde kalemler,kovalar, kalemler ve kapakları, kağıt, dikkat bilyesi, metalafon var. Bu defa Kahverengi kalemleri ilk gördüğü odaya yönelmeden benimle oynadığı odaya doğru ilerliyor. Odada bizi pipetler ve bir bardak su bekliyor. Ona hemen bir pipet uzatıyorum sonra bir tane daha. Pipetleri elinde tutmaktan memnun görünüyor. Kendi elime de bir pipet alıp bardaktaki suya daldırıp kabarcıklar çıkarmaya başlıyorum. Kahverengi’nin hemen yaklaşmasına yol açıyor su sesi. Puf puf yapalım diyerek abartılı hareketlerle suyu püskürtüyorum. Yeniden yeniden. Her püskürtüşümde Kahverengi yüzüme bakarak gülümsemeye başlıyor. Sonra pipetteki elimi çekiyorum. Kahverengi pipete uzanıyor önce. Sonra bana bakıyor, elimi tutuyor ve pipetin üstüne koyuyor "puf puf bi daha" diyerek yeniden kabartıyorum suyu. Tekrar elimi çekiyorum. Yeniden elimi tutuyor pipete götürüyor. Oynarken bazen pipeti bardağın içinde bırakıyorum bazen bardaktan çıkarıp dolabın üstüne koyuyorum. Her defasında Kahverengi pipeti ve elimi buluşturuyor bardağın içinde. Defalarca Kahverengi arkasını dönüp uzaklaşmaya başlayıncaya dek suyu püskürtmeye devam ediyoruz. Kahverengi uzaklaşırken baloncuk kavanozunu çıkarıyorum ortaya. Baloncukları Kahverengi’nin görebileceği bir yerde oluşturuyorum. Kahverengi bana doğru dönüyor. Baloncuklara bakıyor, gülüyor sesli sesli. Bir yandan baloncuk yapıyorum bir yandan ellerimi hızlı hızlı sallayarak patlatıyorum onları. Kahverengi de yavaşça elini uzatıyor baloncuklara. Boom booom boom ! Kavanozun içine çubuğu bırakıp Kahverengi’ye doğru uzatıyorum. O da tekrar elimi çubuğun üstüne çekiyor. Yeniden baloncuklar devrede. Boom booom boom ! Kavanozun kapağını kapatıp Kahverengi’ye uzatıyorum bu defa. Açmaya çalışıyor olmayınca kavanozu bana uzatıyor. Bir daha booom boom! ... Baloncuk kavanozunu bırakıp pipetlere dönüyorum pipetleri bırakıp metalafona, metalafonu bırakıp dikkat bilyesine.. Kahverengi de benim sunduklarımı kabul ediyor, artık ikimizin de bildiği oyunları tekrarlıyoruz. Yenileri de eklemeye başlıyoruz bebek arabası, ipi çekince miyavlayan kedi, halkalar...


Kahverengi kendi oyunlarına eğitimciyi kabul ettikten ve eğitimcinin ona sunduğu oyunlara ilgi göstermeye başladıktan sonra gelişimsel değerlendirmesi gerçekleştirilerek eğitim programı oluşturulmuştur. Eğitim programında gelişimsel özelliklerine göre seçilen hedeflerinin yanı sıra iletişimsel özellikleri dikkate alınarak iletişim kurma nedenlerini çeşitlendirmek ve biçimlerini geliştirmek amaçlı hedeflere de yer verilmiştir.

mozart& the whale


Yönetmen :Petter Naess
Oyuncular: Josh Hartnett, Radha Mitchell
(2006)



bazen bir şeyi çok severseniz onu anlatmak yerine yeniden yeniden düşünmeyi seçersiniz...

snow cake

Yönetmen:Marc Evans
Oyuncular :Sigourney Weaver ,Alan Rickman Carrie Anne Moss
(2006)


Sonunda Snow Cake^i izlemeyi başardım.. filmin otizmle ilgili olduğunu öğrendiğimden beri çok izlemek istememin yanı sıra adı nedeniyle de oldukça çekiciydi.. hatta izlemek isteğini aşmış yeme isteği uyandırmıştı ben de..
Filmin öyküsünü bir kenara bırakırsam otizm^e yaklaşımın bazen acıtıcı denli gerçekçi olduğunu söylemek mümkün sanıyorum..
Filmin henüz başında Vivienne^in annesine parlak ışıkları hediye aldığını gördüğümüzde anlıyoruz ki otistik bir anne ile karşı karşıya kalacağız az sonra.. ancak bu sahneden sonra Vivienne^i şimdi^yi yaşarken göremiyoruz filmde..
Vivienne^nin annesinin kızının ölüm haberiyle sarsılmış olduğunu sanarak ve suçluluk duyguları içinde gelen Alex alıştığının çok dışında bir dünya ile karşılaşıyor..
Linda dünyayı algılarken alışılandan farklı yolları olan bir otistik anne.. ve Vivienne^nin cenazesinde okunan çocuklar için yazdığı hikayenin son satırları bilmemiz ve kabul etmemiz gereken tek şey^i söylüyor sanki ; ^kardeşimin benim yaptıklarımı yapamayacaklarını söylüyorlar; olsun o da farklı şeyler yapar.. ^ (kardeşimi çok seviyorum bir gün onun da beni sevdiğini söyleyeceğini biliyorum ama ilk olarak bunu makarna harflerle yazar sanıyorum.. )
Snow cake; parlak ışıkları, kar taneleri, dönen nesneleriyle görsel uyaranların büyüsünü sunmuş..
Filmin en büyüleyici sahnesi –tümüyle benim için- Linda^nın Vivienne^in cenazesi nedeniyle evine girmesine kabul ettiği ( bu kabulleniş de ancak bir karşılıkla sağlanmıştı ki) onca insanın varlığına daha fazla tahammül edemediği anda müziği açıp dans etmeye başlayarak kendini koruduğu anda zihninde Vivienne ile dans ettikleri an^ın canlanmasıydı.. sanırım kendimi çok Vivienne hissettim.. çok an^ımı canlandırdı..
Hep beraber kar pastası yemeye ne dersiniz,)

pembe hanım^ın düşleri -üç-


hala devam ediyoruz pembe ile anlaşmanın yolunu bulmaya.. yine ben odada aramıza girebilecek olduğunu düşündüğüm her şeyi yok etmeye çalışıyorum gizliden..

bugün pembe^yi gördüğümde; tam bir kapıdan içeri girecekken annesinin karşı koyuşuyla karşılaşıyor.. beni görünce yüzünde memnuniyetsiz bir ifade oluşuyor.. hem istediği kapıdan içeri giremedi hem bir de üstüne ben çıktım karşısına..benimle gelmeye istekli olduğunu düşünürsem pek iyimser davranmış olacağım.. davranmama imkan da tanımıyor zaten.. kucağımda pembe merdivenleri tırmanmaya koyuluyoruz ki yanağımı ısırmaya yöneliyor.. bu konuda kendimi takdir edebilirim ki reflekslerim iyi gelişti..ısıramadan çekiyorum yüzümü..annesi fark ediyor bu hamleyi..sanırım biraz mahçup bir yüze büründü.. dönüp bakmıyorum .. ama hiç gerek yok mahçup olmanıza diye geçiyor içimden..hem de hiç.. bir kaç basamak daha geçiyoruz ki pembe^yi bırakıyorum kucağımdan.. artık kendisi çıkmayı kabullenmiş durumda… elimden güç alıp çıkıyor basamakları bir bir..
yukarı çıktığımızda odamıza geçmek istemiyor bu defa.. şu an için en az cazip olan oda belki de bizim sınıfımız.. bir iki kapıyı yokluyor.. sonra merakını hafifletmişken kendi odamıza geçiyoruz..
hala çok huysuz.. ağlamaklı , isteksiz .. onu biraz neşelendirmek için masanın üstüne bırakıyor ve başlıyorum uçtu uçtu demeye.. yüzünde tanımaya başladığım gülümseme başlangıcı ile hayır ağlayacağım ben diyen inatçı ifade karışmış durumda.. bir iki kez kucaklayıp döndürüyorum onu.. sonunda o da teslim oluyor keyfe.. ben uçtu uçtu der demez kollarıma atıyor kendini.. sonra ben bir daha diyorum o masaya tırmanıyor tekrar tekrar atlamak için.. üç beş kez derken bitiriyoruz oyunu.. yeniden hoşnutsuz burada olmaktan..
iki sandalyeyi karşılıklı koyuyorum ve elimdeki çikolatayı göstererek çağırıyorum onu yanıma.. koşup geliyor hemen.. ah çikolata sana nasıl teşekkür edeceğim bilmem.. otur diyerek sandalyeyi işaret ediyorum.. oturuyor da.. sonra hemen çikolata.. alkışlamaya başlıyorum bu defa.. pembe sen de yap.. alkışlıyor o da.. hemen çikolata.. bay bay diyorum elimi sallıyorum .. pembe alkışlıyor yeniden.. bir elini tutuyorum tekrar bay bay pembe.. elini yukarıdan aşağıya hareket ettiriyor pembe.. hemen çikolata..
burnuma dokunuyorum pembe burnuna dokun.. alkışlıyor yeniden.. kızıyor bana .. neden çikolatayı vermedim ki.. parmağını işaret konumuna getiriyorum elini yüzüme doğru savuruyor..benim burnuma dokunacak besbelli.. bileğinden tutuyorum kendi yüzüne doğru çeviriyorum elini..önce rasgele dokunuyor yüzüne.. sonra bir daha birlikte tam burnuna götürüyoruz o küçük eli.. ve çikolata..
minik çikolata bitti, çikolata kağıdını ona uzatıyorum ^çöpe at^ diye.. bunu birkaç kez birlikte yapmıştık..şimdi tek başına yapıyor.. bu kadar çabuk kavramış olmasına seviniyorum…

sonra masaya geçiyoruz .. ben sandalyeme oturabiliyorum da pembe^nin oturmasını sağlamak için önce bir kucak gerekiyor.. kucaklayıp pembe^yi sandalyesine oturtuyorum .. kalkmasına zaman tanımadan çikolatayı hatırlatıyorum.. sonra yan yana durmaları gereken küpler geliyor yeniden sahneye.. bu defa ilk iki kübü ben üst üste koyup sıkıca tutuyorum onları ki pembe indirmesin diye..sonra ona veriyorum bir küp.. üstüne koymasını sağlamak içinden elini tutuyorum.. istemiyor onları uzayan halde..ama ben hala sıkıca tutuyorum.. sonra bir küp.. bir küp daha.yavaş yavaş elimi gevşetiyorum .. pembe üst üste koymaya başladı işte.. sekiz küp üst üste geliyor işte oldu kule.. bir iki üç diyorum kuleyi devirmesini sağlıyorum.. sonra bir daha üst üste koysun diye küpleri ona uzatıyorum.. pembe kule yapıyor hem de ben hiç karışmadan.. sonra yıkıp kuleyi birlikte küpleri kutusuna kaldırıyoruz ..
sonra sonra sonra başka başka oyunlar.. arada bir ağlıyor pembe.. bu defa yüzündeki ağlayan ifade her zamankinden farklı.. biraz muzip biraz büyük bir kadın edasında.. bir an sadece beni denediğini düşünüyorum.. bir an çaresizce acı çektiğini .. görmezden geliyorum ama içim durmuyor..

biraz benim istediklerim olurken biraz da onun seveceği hoplatmalar , uçtu uçtu^lar , birlikte zıplamalar.. ve tabi ki çikolatalar…

bu günün kayda değer anlarından biri de yine boncuklara dair.. bugün ipi ve boncuğu görür görmez dizmeye yöneliyor pembe.. ama bu defa tam da beklenen gibi ipe.. ancak bunu tam gerçekleştiremiyor henüz.. küçücük parmaklarıyla tutuyor ipi , geçiriyor da boncuktan .. ama o ip asla deliğin diğer yanında belirmiyor.. hemen benim elime uzatıyor ipi.. tutayım mı diyorum bana bakar bakmaz tutuyorum ipi.. birlikte ipin ucunun görünmesini sağlıyoruz; sonra o çekiyor ipi.. 5. boncuğu pembe tek başına geçiriyor ipi.. kocaman bir alkış.. kocaman bir gülüş.. kocaman bir yürek ferahlığı…

sonra bakıyorum azalmış birlikte geçireceğimiz zamanımız.. benim olmayacağım bir zamana ; yeni oyun arkadaşına kavuşacağı anlara az kalmış.. şimdiye dek daha çok bizi izleyen gözler bunlar.. o gözlere teslim ediyorum pembe^yi.. birlikte en keyif alabilecekleri oyunları oynuyorlar önce..uçuyorlar.. sonra bir iki masabaşı oyunu.. sonra yer.. sonra yine uçuyorlar birlikte.. şimdi izleyen benim gözlerim..

bitiyor sonra … bitiyor bu beraberlik.. yeni oyun arkadaşının elinden tutarak iniyor merdivenleri..

bir kez daha üçümüz beraber olacağız.. bu defa artık nelerin oynanacağı belirli olacak genel anlamda… bu defa ben daha çok bakıyor olacağım ona..

ecem olduğu yere geldiğinde – ki artık bizim de ecem^imiz ol diyebilirim ona- koşuyor o kapıya.. bu defa kimsenin engel olmasına zaman tanımadan giriyor içeriye.. hızlıca uzatıyor elini masanın üstünde duran kalemlere … bir nevi pembe kaşık olsun istiyor bu kalemler.. ancak o kalemlerin bir sahibi olduğu hatırlatılıyor ona.. konmalı yerlerine .. üzücü bir ayrılık pembe.. kalemler kalıyor odada..
bay bay pembe…

pembe hanım^ın düşleri -iki-



Pembe bugün geldiğinde ona yine bir önceki karşılaşmamızın ortamını hazırlamıştım.. çember inşasına malzeme bırakmama yöntemi..ve geçen defadan öğrendiğim çikolataya hayır diyemeyen pembe..

Önce ortalığı kolaçan ediyor.. sonra cevapsız bırakmıyor çağrımı; masaya geçiyoruz birlikte.. çikolatanın bu daveti daha cazip hale getirdiğini kabul etmeliyim.. belki de tümüyle cazibeyi çikolatanın yarattığını..
Pembe^ye sunuyorum bildiğim tüm oyunları ve oyuncakları.. aslında bunlar daha önceki karşılaşmalarımızda da onunla paylaşmak istediğim ama görmezden geldiği oyunlar..
birlikte geçirdiğimiz zaman; pembe^nin neleri gerçekleştirebildiğini belirlemeye yönelik bir süreç.. bu yüzden pek çok oyunu deniyorum.. daha önce eliyle ittiği ama içimde bir yerlerde hayır bunu yapabilirsin dedirten tüm oyunları yeniden denediğimde yüzüm gülüyor.. yapabiliyor..

cesaret alarak bunlardan yan yana olmaları dışında kabul edemeyeceği küpleri tekrar çıkarıyorum ortaya.. olmuyor.. yine sadece yan yana duruşları kabul edilebilir.. ikisini alıp yükseltmeye çalışsam boylarını pembe^nin kulakları tırmalayan bağırışına hedef oluyorum. Nasıl karşı koyabilirim ki.. bir çember çizip içinde dans edecek kadar malzemesi olmadığından belki de küpleri kaldırmaya başladığımda itiraz etmiyor.. ona da veriyorum kutuya yerleştiriyoruz küpleri birlikte..

yere geçiyoruz bir ara.. daha önce dizdiği büyük boncukları çıkarıyorum bu defa ortaya.. bir de kalın bir ip.. dizmeye başlıyorum ipe boncukları.. pembe itiraz ediyor bana.. ben ipe, pembe ipten yere.. yan yana diziyor boncukları.. ben ipe o yere.. devam ediyoruz mücadeleye.. çok kızdı bana bakışından belli..
tüm boncuklar bir kez ipte bir kez yerde olduktan sonra ipi uzatıyorum pembe^ye.. alıyor ipi.. şaşırdım.. bir de büyük boncuk dizmeye çalışıyor kendince.. olmadığını anlayınca elime tutuşturuyor ipi.. yardım ediyorum ona.. tüm boncuklar ipe dizildi.. şimdi tekrar çıkaralım , bitirelim oyunu , diyorum ama kime.. her boncuk çıkışında yine aynı çığlıklar.. vazgeçmiyorum .. boncukların tümü yerde.. açıyorum poşeti bir boncuğu alıp içine atıyorum.. bakıyorum o da takip ediyor beni.. boncuklar poşette.. oyun bitti..

bugün ucunu yakaladık denebilir, bir şeyleri başka bir şeyin içine koymayı sevebiliriz.. top sepetini alıp döküyorum tüm topları yere.. sonra topluyoruz pembe^yle tek tek.. basket diyerek.. şimdi daha da sevinçliyim.. .
pembe^de her defasında kavuştuğu çikolata için yapamayacağım yok der gibi..

yerdeyiz.. elimde bardak-tarak-kaşık-diş fırçası-bebek olan bir sepet.. bardağı alıp elime bebeğe içiriyorum.. sonra pembe^ye uzatıyorum.. o da aynısını yapıyor.. seviniyorum .. ama onun gözü sepette.. tümünü deviriyor yere.. ve içindeki pembe kaşığı alıyor.. yüzünde zafer tebessümü.. o an^dan sonra kaşıkla pembe^yi ayırmak mümkün değil.. her girişimim havada asılı kalıyor.. o küçük pembe kaşıkla öyle mutlu ki.. elinde kaşık dönüyor durmadan.. öyle ki yere düşüyor arada bir.. hiçbir şey olmamış gibi kalkıyor devam ediyor dönmeye..
ilgisini çekmek için başka bir yöne; göstermediğim kalmıyor denebilir odada olanlardan.. yok faydasız..bu pembe kaşık her şeyin yerine geçiyor..ders bitti! deyinceye dek ben.. biraz sancılı bir ayrılık oluyor kaşıktan.. gözyaşları içinde iniyoruz ecem olduğu yere..




pembe hanım^ın düşleri -bir-




Bu defa farklı bir şey yapmak istiyorum..benim yeni tanımaya başladığım bir^ini size tanıtmak.. adı pembe ..ben ona ecem demek istiyorum bi de.. adı ecem değil ama adı tam da ecem.. öyle görünüyor ki ailesinin ona bakışları altında çok belli o onların ecem^i.. öyle parlıyor ki gözleri , çok belli ailenin sona kalan yaramaz çocuğu.. cin gibi bir kız çocuğu..

Ecem^liğini yaşadığı çemberden koparıp alıyorum onu yukarıya..benimle oynasın , diye.. o razı olmasa -biliyorum o dakikadan başlayarak- onu koparmam mümkün değil… sonrası – ki şimdiye denk düşer- daha da fazla inanıyorum buna..

Pembe odada kendinden o kadar emin ki hiç endişe taşımıyor ecem olmadığı bir ortamda bulunduğuna.. istediği şeye el atıyor.. eline geçen hiçbir şeyi geri almam mümkün değil.. ne geri alması onun koyduğu yeri değiştirmem mümkün değil.. artık o da onun ecem^liği kabul etmiş bir varlığa dönüşüyor.. pembe cin gibi gözleriyle bakıyor bana.. tüm hareketlerimin, en ufağının bile öyle farkında ki.. eline geçirdiği her şeyi -elbetteki kendi resmine uyacakları -alarak yan yana diziyor.. yan yana ve gittikçe yarım ay sonunda da bir çember olana dek.. ve çemberi tamamlar tamamlamaz ayağa kalkıp dansını sergilemeye başlıyor.. ve bu andan sonra hiçbir şeyi değiştirmem mümkün değil…

İkinci karşılaşmamız.. gözüm çok korktu ..doğru.. bu defa onunla yaklaşmalıyım.. o ne yaparsa yapsın tekrarlayarak ve çoğu kez onun istediğinden fazlasını vererek dost olduğuma kendimi inandırmaya çalışıyorum onu ise kandırmaya.. kanıyor da.. bir adım yaklaştım..

Üçüncü bir araya gelişimiz olamıyor.. sonraki de.. ve iki atlayarak zamandan karşılaştığımızda ise yeniden sıfır^a döndüğümüzü görüyorum..o yine çemberini çiziyor ve içinde dans etmeye başlıyor.. çemberinin içinde ise bana asla yer yok..

Bir sonraki gelişinde biraz daha zorlayıcıyım.. bu defa yerde değil yarım ay masada; tam da onun istediğine gidecek yolu göstererek- gerçekleştirmesini istiyorum oyununu.. kabulleniyor belki de kararlılığımı.. ama başka adım yok atabildiğim..

En son .. odada yalnızız.. ki bundan öncekilerde hep bir çift göz daha izliyordu bizi.. pembe gelmeden önce tüm odayı arındırıyorum.. onun çemberini çizmek için kullanabileceği her şeyden mahrum ediyorum.. geldiğinde tam şaşkın..ama belli ürkmüş değil.. ne istediğini o kadar iyi biliyor ki.. ve tüm saat boyunca sonunda başardın , dedirten o kabullenişlerinin asla vazgeçiş olmadığını biliyorsun.

Devamını ben de merak ediyorum henüz..

*pembe; üç yaşlarında bir kız çocuğu.. nesneleri sıraya dizmek en tipik davranışı.. özellikle küpler-legolar-puzzle parçaları yan yana geçmeli..

18 Ağustos 2008 Pazartesi

sen de yap -üç-

Sen de yap..
Benim yaptığıma bak sen de aynısını yap ve benimle senin aranda oluşsun bir köprü… sonra genişlesin bu köprünün vardığı yol.. yolda karşılaş diğerleriyle ve her bir karşılaşma büyütsün seni de .. her karşılaşmada büyüt onları…
Karşılıklı oturuyoruz.. ismi değişen yüzü değişen renklerle.. bana bak… bana bak ve sen de yap…
Elimde bir kaşık.. böyle başlangıçlarda çoğu zaman kaşıktan ve arkadaşı bardaktan medet umuyorum..her renk onlarla defalarca karşılaşmış , kullanmış olduğu için en kolaylık sağlayan aletler..
Kaşığı ağzıma doğru götürmeden önce ^nasıl yemek yiyoruz göster^ diyorum ve hemen ardından gerçekleştiriyorum ham ham diyerek .. sonra bir kaşık da o^na uzatıyorum ve tekrarlıyorum.. ^nasıl yemek yiyoruz göster^ kaşığı ağzına doğru götürebilir / kaşığı çevirmeye başlayabilir / kaşıkta kendi yüzünü izleyebilir/ kaşığı atabilir… beklediğim hareketi yapmasını sağlamak için biraz destek olmalıyım .. ihtiyaç duyduğu sürece elinden / bileğinden/ dirseğinden tutarak kaşığı ağzına doğru götürmesini sağlıyorum…ve ham ham diyorum o da taklit eder belki..
Sonra kaşıkları kaldırıp bir bardak alıyorum elime.. ^nasıl içiyoruz göster^ diyerek bardağı ağzıma doğru götürüyorum hüüüp .. hüpp..
Bakıyorum ki sevdi bu sesi.. nedense çoğu kez hüüp diyerek bunu yapmak güldürüyor onu.. hemen ona da bir bardak.. ve beklemeli şimdi..
Kaşık ve bardağın yardımıyla başladığım iki hareket taklidine renk yardımsız yapmaya başladıkça yenilerini ekliyorum.. nasıl alkışlıyoruz, saçımızı tarıyoruz, kalkıyoruz, yürüyoruz, koşuyoruz, zıplıyoruz, oturuyoruz, öpüyoruz, öksürüyoruz,yüzüyoruz, hapşuruyoruz, sarılıyoruz, uyuyoruz, ağlıyoruz, gülüyoruz… hareketlere eşlik edebilecek sesler varsa onları da ekliyorum yanlarına.. öğrendikçe hareketleri yardıma koşan aletleri kaldırıyorum ortadan bir bir.. şimdi kaşıksız da yeme hareketini taklit edebilmeli , bardaksız ve taraksız da …
Tabi ki her yaptığından sonra hey’li oley’li çak’lı kutlama.. ya da bir parça en sevdiği yiyecek..

Tüm hareketleri ben ona göstermeden sadece sorduğumda yapabilinceye dek sürüyor alıştırmalarımız..

* hareket yönergelerine başlarken yine her zaman olduğu gibi renk^in ilgilerinden yola çıkmak önemli.. eğer tarağı seviyorsa saç taramak gelebilir en başa.. veya bildiği motor taklitlerden yola çıkılabilir; ^nasıl alkışlıyoruz göster^ gibi.. her defasında yönergeyi aynı şekilde söylemek , aynı yerde gerçekleştirmek önemli.. alıştıkça değişik zamanlarda ve yerlerde denemeli..